16 Haziran 2015 Salı

18. ve 19. Aylar

Tembelim ben tembel hem de çook. Yine geciktirdim 18. ay yazımızı. 20. ayımız dolacak ben daha yeni başlıyorum 18. ayımızı yazmaya. Farkettim de artık her yazıma buna benzer cümlelerle başlıyorum. Zaman hiç bir şeye yetmiyor diyeceğim ama bahane gibi olacak. Geride güzel şeyler bırakabilmek için bazen daha fazla emek harcamak, üşenmemek gerekiyor sanırım. Bilmiş bilmiş konuşmalarımı bırakıp 18. ayımıza geçiyorum.. :)
  
Minik kuşum 28 martta bir ilk gerçekleştirdi ve gece 10 dan sabah 06.30 a kadar deliksiz uyudu. Vuuuu....Bu ilk ve tek oldu tabi...! 

30 Martta kalkmış minik kuş uyanmış evde kapalı tüm kapılara vurup "anni - anni" diye beni aramış. O kadar da güzel "anni" diyor ki "anne" demesinden çok daha sevimli duruyor. "Anne" dedirttirmeye çalıştıranlara sakııın diyorum. 

Minik kuşum artık yatakta uzanıp yastığa vurup "yat - yat" deyip annesini çağırıyor. Uyumaktan ziyade emmek için tabi. :)

Her türlü mimik hareketini yapıyor. Ağla Adoş diyorsun ağlama numarası yapıyor, Öksür diyorsun öksürüyormuş gibi yapıyor, gül, ters ters bak diyorsun hepsini yapıyor pekte bir sevimli oluyor. Ben dudaklarımı balık gibi büzüp gluk gluk yapıyorum minnoşta yapmaya çalışıyor. Fare gibi burnumu çekip "fififi" yapıyorum bizim minnoşta tekrarlıyor...



2 Nisan da komşu ziyareti yaptık ve Mete Abisine gittik. Bize ikram edilen üzümlerden yerken gidip Mete abisine de verdi. Adoşun bu özelliğini çok seviyorum; çok paylaşımcı. Umarım büyüdükçe değişmez. Bazen öyle oluyor ki minnoş karşısındaki çocuğa veriyor ama karşısındaki vermek istemiyor. O zaman bizim kelebek aşırıyor. Bir bana bakıyor bir karşısındakine: D

Minnoşumun 18. ayını güzel bir doğu turuyla süslendirdik. Bunu ayrı bir yazı olarak yazacağım.



18. Ayı gezi ile bitirip 19.Aya başka bir gezi ile başladık. Bu sefer hedefimiz Karabük-Safranbolu-Amasraydı. Detayları daha sonraki yazımızda bulabilirsiniz :))

6 Mayısta minik kuşum kaydıraktan ilk defa kimse tutmadan tek başına kaydı. Daha sonrasında bu eylem oturarak kaymak yerine ayakta kaymaya çalışmaya dönüştü..!!

Aynı gün cam bir kap taşırken düştü ve elini kesti. Başta bir şey anlamadı aslında bende anlamadım ama elinden akan kanları görünce hemen müdahale edip kanını durdurmak istedim. Tabi kanı görünce  ve ben bırakmadan bastırınca ürktü ve ağlamaya başladı. Eline bant bağladım tutmak istemiyor çıkarmaya çalışıp "Aç Aç" diyor. Ama çıkarsam kanama devam edecek çıkaramadım. Gece dedeleri ile internetten konuşurken gösterip durdu elini minik kuş..Uff olmuş Uff..

8 Mayısta Nuran Hala banyoda çamaşırlar ile ilgilenirken salonda Halanın telefonu çalmış. Bizimkide pıtı pıtı gitmiş Halaya getirmiş telefonu.

Bu ay biraz korkularla tanışma ayımız aslında. Korku duygusu bu sıralar çok baskın. Sanırım bu da normal bir süreç. Her çocuk bunları yaşıyor galiba.13 Mayısta da ufak bir köpek elini yalamış ve bizim minik kuzu pek bir korkmuş hemen anneme sarılmış ve "Korktu korku" demiş. Akşam ben de eve gelince kapıyı açar açmaz "Anne - korku korku" dedi. "Neden korktun?" kızım dedim."Hav hav" dedi. Köpekten korktuğunu 19 aylık kızım pek bir güzel anlattı annesine.

14 Mayısta pasaport başvurusu için fotoğraf çektirmeye gittik. Adoşun da fotoğrafının çekilmesi gerekiyor. Ama ne mümkün odaya girer girmez kıyamet koptu ve çıkana kadar susmadı ne yaptık ne ettiysek işe yaramadı. O kadar korktu ki anlam veremedik ama birşeyden rahatsız oldu sonuçta. Allahtan yanımızda daha önce çekilmiş fotosu vardı. Fotoğrafçı onu düzgün formata sokup verdi de işimizi hallettik yoksa imkanı yok çektiremezdik.


Pasaport başvurusundan sonra 14 Mayısta Değirmendereye gittik. Parka gönlümüzce oynadıktan sonra bu senenin ilk dondurmasını sahilinde afiyetle yedik.


15 Mayısta balkonda oturup yemek yiyoruz. Durunun tabağına mantar koydum Alperin tabağında da et var. Mantarı yemek istemedi tabaktaki eti gösterip "Et - Et" dedi.

Su ya "Şuyaa" diyor. Her şeyi tekrar edip öğrenmeye çalışıyor. Sorulara cevap veriyor. Nerede diye soruyorsun "orda" diye cevap veriyor. Kendince bir dili var minnoşun sürekli bir şeyler anlatıyor.

19 Mayısta Seka parka gittik. Adoşu da salıncaklara bindirdik. Çocuk parkının olduğu bölgede çimlerde 3 genç kız voleybol oynuyordu. Bizim ki bunlara doğru koşup toplarını istedi. Kızlar buna top attı bizim ki onlara. Sonra kızlar topu oynayalım diye bize verip kardeşleriyle futbol oynamaya başladılar. Ama Adacık bizimle değil onlarla oynamak istiyor. Daldı aralarına topa doğru oda koşuyor. Hatta onlar gol atınca "gooolll" diye bağırdılar bizimkide eller havada onlara doğru koşup "gooll" diye bağırmazmı? Birde koşup onlarla sarıldıı..Çok tatlılardı çookkk..!!!


19.ayımızın son haftasında Bursadakileri ziyarete gittik. Bu hafta Bursa ziyaretimizi farklı kılan ise botanik bahçesine gidişimiz oldu. Botanik bahçesine Nuran Hala, Suzan Hala, babanne, Alper ve Adacıkla beraber gittik. Giderken yanımıza meyvelerimizi de aldık. Çimlerde oturup biraz keyif yaptık. Botanik bahçesinde çiçeklerden, yürüyüş parkurların dışında misafirlerin ilgisini çeken diğer bir husus ise bisiklet kiralama olanağı. Bu sene Alperle spor hedefimizin içinde bisikletle dolaşmakta vardı. Ama ailecek yapabileceğimiz şekilde olması gerekiyordu. Adacığın tabi bisiklet sürme şansı yok:) Bu nedenle Ada içinde bebek koltuğu almak istiyorduk ama deneme şansımız hiç olmamıştı. Botanik bahçesinde bu şansı elde ettik. Minik kuş başta bir garipsedi ama binmekte istedi ve sonrasında pek bir keyif aldı. Bizde bisikleti rahatça sürebildik. Artık gönül rahatlığıyla bebek koltuğu alabiliriz, tabi ramazandan sonra ;)



Tabi bizim  minik kuş Botanik bahçesinde de hemen kendine oyun oynayacak bir abla da buldu :))


19.ayımız da böylece bitmiş oldu. Not alıyor olmama rağmen tabiki de atladığım yazmayı  unuttuğum anektodlar oluyor. Zaten hayat o kadar  hızlı geçiyor ki çoğu zaman Ada nın neyi ne zaman yaptığını karıştırıyorum. Ama en azından kıyısından köşesinden de olsa birseyler yazıyor olmak bunları ileride Duru kızımın okuyacağını hayal etmek mutlu hissetmemi gülümsememi sağlayıp beni yazmam için teşvik ediyor ; ))








6 Nisan 2015 Pazartesi

16.Ay ve 17.Ay

Aylardır yazamıyorum... Kızım 18.ayının içinde ama ben 15. ayını yeni yayınlayıp 16. ayını daha yeni yazmaya başlıyorum:( Bu nedenle 16. ve 17. ayını beraber yazmaya karar verdim.

26 Ocakta ben eve girince ilk defa "Anneee.."diye bağırdı minik kızım. Ama o kadarla kaldı. Bana anne diye hitap etmesi için biraz daha geçmesi gerekecekti.. 6 Martta "Anne" demeye başladı ve durmadı. Artık sürekli "Annee" diye seslenip duruyor. Çoook tatlııı..! :)

27 Ocakta gece kızımla baş başa sitede yürüyüşe çıktık. Evin etrafında turlayıp (minnoşumda % 90 yürüdü) mutlu mesut evimize döndğk. Dışarı çıkmaya bayılıyorr..

29 Ocakta ilk defa salondaki koltuğa tek başına tırmandı. Bundan sonra hiiçç bir şey eskisi gibi olamadı. Koltuğun üzerine çıkıp koşturmacalar, koltuğun üzerindeki çaylara saldırmalar.. :))

Her kelimeyi tekrar etmeye çalışıyor hatta bazı kelimeleri Adaca söylüyor;
8 Şubatta 3-4 kere "Hayır" dedi.
Dişe "Dişji", (20 Şubat)
Göz ve gözlüğe "Gö"  (18 Şubat)
Balona "Ba",
Kaşa "Ka",
Çaya "Çaa",
Giy

Açtık
Attım
Geldim Geldim
Baba
Anne
Parkaa diyor.
Söyleyemese de mimikleriyle herşeyi anlatmaya çalışıyor.
Evet anlamında başını sallıyor.
Başını eğip kızar gibi yukarıdan yukarıdan bakışlar atıyor.

Yemek alışkanlığımız gün be gün değişiyor. Bir gün iştahımız pek bir iyi diğer hafta sadece süt içiyoruz. Ama pek bir etçil oldu minnoş kızım birde yemekleri karıştırılıp verilmesini pek sevmiyor. Yani bir kaşığın içinde hem biraz balık biraz patates olsun sevmiyor. Ya hepsi püre gibi olacak ya da önce balığı yiyecek sonra patatesi. Annesine çekmemiş hiiçç.

8 Şubatta balık buğlama yaptım pek bir sevdi. (Bu satırları yazdığım bu ayda balığa artık hiç yüz vermiyor yemek istemiyor)

Benim güzel kızıma "Benim güzel kızım kim?", "Benim akıllı kızım kim?", "Benim mutlu kızım kim?"diye sorunca "Ada" diye cevap veriyor.

Her bebiş gibi bizim minnoşta Ipad hastası. Onu gördüğü zaman almak için tutturuyor. Bizde göz önünde bulundurmuyoruz ama gördüğü zamanda saklamıyoruz. Artık oda iyice alıştı hatta kendi sevdiği programı bile açıyor(18 Şubat).

En sevdiği oyun "Geldim Geldim". Nedir bu oyun? Bizim minik kuş bana bakıp geldim geldim deyip kaçıyor ki onu yakalayıp gıdıklayayım. Oynasak tüm gün sıkılmadan bunu oynayabilir..:) Oynamak istediğinde oynamazsakta kızıyor minnoşş.. :))

15.Ay da kar ile karşılaşmıştık ama 18. Şubat haftasında da  baya kar yağdı. Bu sefer  her gün minik kuşum kar oynamaya çıktı. Kar 1 hafta kaldığı için hem alıştı hem kara doydu hemde ailece çok daha fazla karla vakit geçirme şansımız oldu :) (kardan adam bizim eserimiz değil üstüne konduk :) )



Nice zamandır almış olduğum ama pişirmek nasip olmamış nooddle vardı evimizde. 14 Şubatta soya soslu nooddle pişirdim, bizimlerle beraber güzel kızıma da servis yaptım. Tabiki de çubuklarla beraber..Hihi çatal kullanmadan ne diye çubuklara geçtin diye sorduğunuzu iş güzarlık yapmışsın dediğinizi duyar gibiyim ama gerçekten çok eğlenceliydi. Hem  ne demişler ağaç yaşken eğilir... :)) Ayrıca minnoşum bu deneyiminde gösterdi ki babasından daha iyi çubuk kullanıyor :D Gerçekten o çubuklarla az da olsa makarna yemeyi başardı can kızım. Tabi yemeğin büyük çoğunluğunu eliyle yedi ama çubuklar ve bu farklı yeme şekli pek bir ilgisini çekti :) Hem de babasıyla pek bir eğlendi.

 

Yemek yapımı da pek bir ilgisini çekiyor. Ocağın önündeysek, tezgahta bir şey yapıyorsak illa kucağımıza gelecek pek bir merak ediyor ne yapıyoruz ne ediyoruz. Hele ki robot çalışıyorsa hiç kaçarı yok. Zaten elektronik ses olsun bizim ki hemen orada bitiyor. O elektrik süpürgesi yok mu o elektrik süpürgesi. Minik kızımı nasılda peşinden koşturuyor.

16. ayında azı dişleri ve önünde ki 2 dişleri de çıkmaya başladı. Şuanda 12 dişi var kuzumun. Ateş ve huysuzluk yapmadı çok şükür. İshal de olmadı ama sürekli kakaya çıktı. Uyku düzeni değişti. Öğlen 3 te uyanmasına rağmen gece 12'de uyumaya başladı. Hatta bazen gece yatağa bizden sonra geldi. Çok ta komikti bizden kopup halasıyla salonda da oturmuyor ama yatağa da gelmiyor. Bir bizim odaya bir salona mekik dokudu. Ama olacak o kadar. Sonuçta kolay değil dişleri çıktı bebişimin :)

Teyzemiz Amerikadan çok güzel bir kitap getirmişti. Matthew Van Fleet in "Lick!"  adlı kitap. Çok eğlenceli ve öğretici bir kitap. Her sayfada dil ile ilgili farklı özellikleri anlatıyor. Bir sayfada yumuşak, tırtıklı, yapışkan olmasını diğer bir sayfasında uzun kısa olmasını başka bir sayfasında ise tat duyularını işliyor. Hem görsel hem de dokunsal olarak bebeklerin ilgisini çekmeyi başarıyor. Bizim minik kuşa "Nerede senin Lick adlı kitabın?" deyip dil çıkartınca gidip kitabı  kitaplıktan bir güzel alıp getiriyor. (Detaylı inceleme için bakınız Buna)


Hala dağıtmaya pek bir bir bayılıyoruz. Birde bir şeylerin içine girmek, kutu gibi şeylerin üstüne çıkmak pek bir ilgimizi çekiyor (15 Mart 2015).


Minik kızım büyüdükçe kendini çok daha güzel iyi ifade etmeye başladı. Fiziksel olarak yapabildikleri de artıyor. Herşey gittikçe daha bir eğlenceli olmaya başlıyor... :))






1 Nisan 2015 Çarşamba

15.Ay

Minik prensesim 15. ayını da doldurdu. Artık herşeyi anlıyor, hiç tahmin etmeyeceğimiz tepkiler veriyor. Konuşmaya çalışıyor. Kısacası büyüyor..:)

15.ayında minik kuşum 2.yılbaşını geçirdi. Adoşuma Teyzesi çok tatlı bir yılbaşı kıyafeti almıştı.Giydik onu ve bu yılbaşında Cüneyt Amcası ile Elif Teyzesinin evine gittik. İlhan Amcası, Semih Amcası ve Semih Amcasının kardeşi ve eşi de gelmişti. Eski dostlar hep beraber kutladık yılbaşımızı. Tabi baş rolde Adoş olduğu için eskisi gibi sürekli oyun oynayalım sabaha kadar oturalım olmadı. Minik kuşumda misafirlikte olduğu yeni bir ev yeni yüzler gördüğü için tabi ayrıca bir geç uyudu ama iyi oldu yılbaşına beraber girmiş olduk.




4 Ocakta aşkıcım uyurken Ada dedi.. :) Herhalde uyurken adını soruyorduk oda cevaplıyordu.. :))

Ocağın ilk haftası İzmitte sürekli kar yağdı ve her yer bembeyazdı. 6 Ocakta babamla annem Adacığı 6 Ocakta dışarı çıkarmışlar ve minik kuşum ilk karla tanışmış oldu. İlk kara çıktığında çok şaşırmış hareket etmek yürümek istememiş. Babamın kucağına gitmek istemiş. Tabi napsın minik kuzum ilk defa ömründe böyle birşey görüyor. Düşünün ki uzaya gitmişsiniz daha önce hiç görmediğiniz formda birşeyle karşılaşıyorsunuz ne yaparsınız? Kaç tane soru işareti oluşur kafamızda. Hem merak eder hem korkardık heralde. Minik bebeğimde aynı tepkiyi verdi aslında;)
Kar yaklaşık bir hafta yerde kaldı. Babamlar da bu süreçte bir kaç gün Ada yı dışarı çıkardılar. Ben eve gelirken Adacığıma dışarıdan kar getirdim. Böylece kara alışmış oldu minik kuzum.

21 Ocakta akşam sofrada yemek yerken miniğim yere birşey düşürdü. Annemde onu almak için eğildi. Ada da tam annem eğilmişken saçlarına doğru uzandı ama yakalayamadı. Sonra bana baktı ve elindekini bu sefer bilerek isteyerek yere attı. Ben eğilince de hemen saçlarıma atladı. Yani benim 15 aylık minik kızım büyüdü ufak çapta komplolar bile kurmaya başladı. Ben burada yazarken uzun bir sürede olmuş gibi geliyor ama tüm bunların 1 dk içinde oldu.

Bu ay da en favori oyunumuz saklambaç.  Hele dedesi varsa sürekli saklambaç oynuyoruz. Her odada favori saklanma yerimiz var. Salonda kapının arkası, perdenin arkası, kaloriferin  önü (oyun alısını kendine siper edip arkasına saklanıyor), mutfakta yine kapınin ve perdenin arkası, kendi odasında çadırının içi, yatak odasında yine perdenin arkası. En çok perdenin arkasını seviyor çünkü onu arayan kişiyi rahatça görebiliyor. Onu arayan kişi yaklaştıkça da bir heyecanlaniyor ki pek bir sevimli oluyor.  Birde saklanırken işaret parmağını dudaklarına götürüp "şiiii" demesi yokmu tam yemelik oluyor. Ama minik kuş onu bulan kişiyede "şiiiii.." diyor. Beni buldun da gel beraber saklanalım der gibi ;))

Damacanadan su koymamız pek bir ilgisini çekiyor. Uzun zamandir ilgisini çekiyordu da bu aylarda artık bardağı alıp damacanın yanına gidip su doldurmamızi istiyor. Doldurunca da döke döke bir güzel içiyor;))

Bu ay kapları iç içe koymayı da pek bir seviyor. Üst üste koymaktansa iç içe geçirmek daha bir ilgisini çekiyor. İç içe geçirebileceğimiz kapları saklı köşelerden çıkarıp oynuyor minik kuşum.

 
 









27 Ocak 2015 Salı

14. Ay

Uzun zamandır yazamadım. Zaman çok hızlı geçiyor ve insan hemen unutuyor. Neyi ne zaman yapmaya başladı Adacığım bunları hatırlamak gerçekten çok zor. Her ay Adacığın yeni yapmış olduğu şeyleri not tutuyor olmam bu yazıları yazarken bana çok yardımcı oluyor. Tabi not almayı unuttuğum şeylerde oluyor ama elimden geldiğince her şeyi yazmaya çalışıyorum.

İşte karşınızda 14. ayımızın detayları:

26 Kasımda "de-de" demeye başladı. Canı isterse söylüyor canı istemezse sadece baba diyor :) Anne deyip demediği hala tartışma konusu; sanki ağlarken diyor gibi..:))

30 Kasım 2014 de ilk hayvanat bahçesi gezimizi yaptık. Bunu daha detaylı yazmıştım bu nedenle burada tekrar bahsetmeyeceğim.

5 Aralıkta daha önce sıklıkla deneyip yapamadığı bir şeyi yaptı ve mızıkayı çaldı ve yapabilmek çok hoşuna gitti. Mızıka ağzında odasının içinde dört döndü.. :))

 

Biliyorsunuz ki Adacık dağıtmayı pek bir seviyor. Kitapları aşağıya indirsin, bir kutu oyuncağı odanın dört bir tarafına saçsın bayılıyor. Şimdilik toplama kısmıyla pek ilgilenmiyoruz ama 9 Aralıkta bunun tersini yaptı:) Fazla oyuncaklarını sakladığım bir kutu vardı o kutuyu güzelce açtı içinden oyuncakları çıkardı. Logoların olduğu kutuyu bulup tek tek tüm logoları çıkardı ve bir bir hepsini inceledi. Sonra ikimiz beraber incelediği logo parçalarını kutunun içine tekrar koyduk ve logo kutusunun kapağını kapattık. Ben odasından çıktım oda oyuncak kutusunun içindeki ayıcığı alıp peşimden geldi. Bana gösterdi sonra tekrar odasına gidip ayıcığı kutusunun içine koydu. Evet bunları her zaman yapmıyor ama yine de bu bile çok güzel bir gelişme. İstediği zaman yapıyor yani..:)

Aralık ayında biraz hastaydık burnumuzda bazı günler musluk gibiydi. 14 aralıkta babacığı"Burnun akmış kızım"demiş. Oda koşmuş mendili almış getirmiş babasına sil diye vermiş. Şeker şey yaaa..!!

13 Aralıkta ilk defa top havuzuna girdik. Zıp zıpı da çok sevdik;))



Herhalde yaşı gereği olsa gerek öğrendiği, yeni yaptığı şeyleri sürekli yapmak istiyor. Bu ay bunlardan biride takla atmaktı. Sürekli bize bakıp başını eğip yere koyuyor ki ona takla attıralım. Bende takla atarken halı üzerinde olmasına dikkat ediyorum bir yeri acımasın diye. 14 Aralıkta mutfakta yine yere takla atmak için koydu bende "Burada olmaz kızım içeri gidip yapalım" dedim. Bizimki hemen kalktı pıtı pıtı yürüye yürüye salona gidip halının üzerine geçti ve takla pozisyonunu aldı. Bizde hemen isteğini yerine getirdik melişimin.. :)


Sürekli bize yaptırmak istediği diğer bir şey ise baş aşağı sallanmaktı. Babacığı hasbel kader Adoşu tuttu bacaklarından kaldırdı havaya ve salladı. Duduşun bir hoşuna gitti ki kıkır kıkır gülmeye başladı. Eee babası yoruldu tabi bir süre sonra ama bizim ki cıııkkk anlamadı. 13 Aralıkta gece yatana kadar babasına aynı şeyi yaptırdı durdu.. :))
Birde beraber spor yapıyoruz. Yere yatıyor "Ayaklar havaya" deyince havaya kaldırıyor, "Ayakları aç"deyince açıp "Açtık" diyoruz. Bu hareketler pek bir hoşumuza gidiyor... Gelen herkese de hünerlerimizi gösteriyoruz. Hem de çok eğleniyoruz.

 

Aralık ayında birde doktor ziyaretimiz oldu. Minik kuş çoookkk öksürüyordu ama hasta değil. Dedim ki "ben uzman doktor Hazal" bu kızın kesin alerjik bir şeyi var. Çünkü öksürüyor ama hasta değil kesin yediği yada çevredeki bir şeyler dokunuyor. Bulduk İzmit'te bir alerji doktoru tuttuk yolunu(13 Aralık). Başta bizimki sevdi doktoru normalde doktordan pek korkmasına rağmen ondan korkmadı. Sevimli bir doktordu da ama iş alerji için kan almaya gelince değişti. Bizim tontik korkudan ağlar, doktor bir türlü damarı bulup kan alamaz, Adacık ağladığı için biz anne baba sinir oluruz. Sonuç kan aldırmadan çıktık tabi. Bir sonraki hafta özel bir hastanenin laboratuvarına gidip orada bir hemşireye kan aldırdık. Anneciğim yine ağladı tabi ki ama hemşire çok profesyonelce işini yaptı ve hemen aldı kanı. Kan testinin sonucu ise negatif Adaş'un süte - yumurtaya- toza akara alerjisi yokmuş. Belli bir süre sonra da öksürüğü geçti. Evet kabul ediyorum çok uzun sürdü 1 ayı geçti nedenini de bulmadık ama en azından alerji opsiyonunu ortadan kaldırmış olduk..:))

İstanbul da bu yaşta ki bebeklerin gidebileceği oyun grupları var ki bizde bir tanesine deneme amaçlı gittik. Aslında baya da beğendik ama bize çok uzak olduğu için her hafta İstanbul'a gitme opsiyonu bize olabilir bir şey olarak gelmedi. İstanbul yerine İzmit'te acaba böyle yerler var mıdır diye tekrar bir araştırma yaptım ve Neşe Erberk - Jollyfull un kreşinin her hafta sonu bebekler için anne- bebek grubu olduğunu öğrendim. Sevindirik olduk tabi hemen tuttuk yolunu. Ama ilk dersten sonra tam bir hayal kırıklığı yaşadık çünkü İstanbul'da gittiğimiz kursla hiç bir alakası yoktu. İstanbul' da gittiğimiz kurs yaşına uygun bir onu geliştirebilecek bir eğitim verirken İzmit'te ki ise sadece yapmış olmak için yapılmış bebeğin gelişiminden çok oyalamaya yönelik bir programdı; en azından bizim hissiyatımız bu yönde. Ama hakkını vermeliyim ki orada çalışan kızlar çok sevimliydiler ve Adayla da çok ilgilendiler. Ada da insanları çok sevdiği ve orası farklı geldiği için kreşi baya sevdi. Bu nedenle ilk dersten sonra bırakmayıp 1 ay boyunca devam etmeye karar verdik. Diğer dersler daha güzel geçti. Ama yukarıda belirttiğim nedenlerle anne-bebek grubuna devam etmemeye karar verdik. Aslında gitmiş olmamız iyi oldu çünkü kreşle ilgili kabaca bir düşünceye sahip olduk. Adacık 3 yaşına geldiği zaman büyük konuşmak istemiyorum ama bu kreşe onu vermeyi düşünmüyorum.

 

19 Aralıkta dedemiz bize çadır almış. Salonun orta yerine kuruldu tabi hemen(1 hafta sonra Adanın odasında yerini buldu). Bizimki meraklı meraklı etrafında dolanıp içine girip çıktı. Ama minnoş bir türlü kafasını eğmek istemedi girereken tabi hal böyle olunca bizimki alışana kadar sürekli takıldı. İçinde oturuyoruz oyun oynuyoruz uyuyoruz. Ama en çokta saklambaç için kullanıyoruz;)) Minik kuşum sürekli içine girip saklanıyor;))


Ve son bombamız; 20 Aralıkta minik kuşuma "Adın ne?" diye sorduğumuzda "Ada" diye cevap verdi. Kuzucum adını biliyor da ve cevap bile veriyor. Ama tabi her zaman ki gibi isterse cevap veriyor istemezse kafasını çeviriyor :))